Kayıtlar

Kasım, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İzlerim

Gün görmemiş yüzlerin izlerinde yaşıyorum,kalın çizgilerin yer aldığı hüzünlü yüzde kaybolmuş yıllarım. Sonbahar yapraklarında bulamazsın baharı sararmış kurumuş yaprakların savrulduğu bir sonbaharda kaybolmuş duygularım... Sorma beni bende bilmiyorum kendimi olmuşum bir göç kuşu uçarım diyardan diyara...

Aşk acısı

Hiç aşık olmamış bir gencin ağzından şunlar çıkmıştı. Aşk bir yangındır olursan alev alır bedenini yanarsın demişti... Aşk tıpkı uçurum gibidir kıyısına yaklaştıkça uçuruma götürür seni bedenin parçalanır... Aşk bir güneş gibidir uzaklaşırsan üşür çok yaklaşırsan yanarsın kararında durmayı bilmek lazım yok kavrulursun... O aşkı en derin duygularda görmüştü bunu yaşamamış gibiydi ama sanki aşk uğruna çok bedel ödemiş gibiydi... Korkardı sevmeye güvenmezdi kimseye istiyordu sevmeyi sevilmeyi yanaşmiyordu bir türlü bu uçsuz bucaksız yolla kestiremiyordu sonunu. İhanetten korkardı acımaz derdi vefasız birinin eline düşersen derdi... Sanki yıllarca yaşamıştı ihanetibedel vermeyi kaybetmeyi acı çekmiş gibiydi ... Belkide yaşamıştır kim bilir ... Sevmek güzel bir duygu tarifsiz sevinç fark edilmemiş bir tat dostun dediği gibi vefasız acımaz sevdana yakar geçer yüreğini...

Yaşamak için direnmek

Yaşamak ile ölmek arasındaki ince çizgi nedir bilirmisin.? O ince çizgiyi yakalamak için çok şey kaybeden insanlar gördüm... o ince çizginin 'DİRENMEK' Olduğunu kaybedilen değerlerden,sevgiden , bedeninden sonra Anlar... direniş çok zor bir eylemdir herkes direnemez tutunamaz  hayatta insanların vefasızlığına, acimazsizligina... ölüm ile yasam arasındaki bağlılık DİRENİŞ ile güçlenir ve bu böyle devam eder...   Zalim olur insan oğlu acımaz nesline soyuna bir menfaat uğruna harcar en yakın dostunu arkadaşını ... hele bir mevki sahibi olmuş ise hepten görmez gözleri kör olur dünya hırsından hiç düşünmez aslını kendini benliğini hiç bilmez.... korku sarar içini düşerim diye bunu fark ettiği gibi daha da acımasız kesilir hoyratça işte dedim ya insan oğlunun ölüm ile yaşam arasındaki ince çizgiyı anca DİRENMEK le ayakta durabilirsin... YAŞAMAK İÇİN DİRENMEK GEREK....

Kızgın güneş

Güneş kızgın ve sert bir üslupla parlıyor adeta, o kadar sıcak ki neredeyse yakacak gökyüzü ve yer yüzünü bu kızgınlık niçin dır...insan oğlunun yaptıklarını ,insanın yeryüzüne yaptıklarını güneş bile kaldıramayacak kadar öfkelenmiş insan oğluna... tabiat bile insanın zulmüne karşı öfke ve kızgınlık içinde. Yaptıklarını hiçe sayan insan oğlu gelecek nesillere ölmüş bir tabiat bir yaşam kaynağı bırakmak düşündürücü bir seviyeye gelmiştir lakin insan  bunu göremeyecek kadar kibirli ve kör olmuş bir durumdadir... yeşil bir alan masmavi bir deniz berak akan dereler ve sonsuz bir yaşam için güzelim gök yüzü için çalışmak varken... insan yer yüzüne karşı adeta dehşet verici bir şekilde tahrip edip yok ediyor. Çocukların beton yığını içinde büyümesi asfalta kaplanmış bir yolla gidip gelmesi yeşilligin yoksunluğu içinde büyümesi ne kadar acı verici bir tablo olsa da insan bu manzara karşısında sessizce yaptıklarını görmemek için bir kez olsun dünyaya yaşam alanı olarak bakmaz...oysa  dünyamız

Zalim

Sanma böyle gider bu hayat yaradan döndürür alemi, dert etme halini. Bu zorgünlerde geçer derler ömür gittikçe derdini atma yüreğine dostum çöker bedenin... Sanma bu düzen bozulmaz her firavunun bir musasi her nemrut un bir İbrahimi vardir sıkma canını dostum... Yaralanma düşme sen görmesin  düşmanın bu halini söz kesilir konuşmaz olur dilin.. Eğme başını dik dur eğilme sanma zulüm kardır sahibine... Bak dostum ezilen mazlumdur ahı göğe sığmaz bilir misin? Sesi çıkmaz belki içi haykırır duymaz misin? Ey zalimler siz kimseden korkmaz misiniz? Öldürmeyi meşru eder can alırsın Ölümü unutup kendini kandırırsın... Mahşer var ey zalim bakalım orda nasıl kaçarsın?